Efendi Hazretlerimizin Sohbetlerinden: Hitaplar Yumuşak ve Teşvik Edici Olmalı

İnsan çok kere kendisinin bir şey olduğunu zanneder ve kendi kendine bazı hükümlerde bulunur. Ancak insanın şahsî fikirleri bir şey ifade etmez. Daima Allah Teâlâ Hazretleri’nin buyurdukları doğrudur. Öyle ise Mevlâ’nın (Celle Celâlühü) buyurmuş olduğu işlerin âmili olmaya gayret etmeliyiz ki makbul kullardan olalım. Âyet-i celileye geçmeden evvel sebebi nüzûlünden bahsedelim.

Müşrikler, Yah udilere: “Biz Mescid-i Har am’ı imar eder, hacıları sularız. Biz mi efdaliz yoksa Muhammed ve arkadaşları mı efdaldir?” dediler. Yahudiler, Mü’minleri kötülemek için müşriklere: “Siz efdalsınız” dediler. Bunun üzerine Mevlâ Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri bu âyet-i celileleri inzâ buyurdu:

“Siz (müşriklerin) hacılara su dağıtma işini, Mescid-i Haram’ın imarını, Allah’a ve ahiret gününe iman edip de Allah yolunda cihad eden kimsenin işi gibi mi tuttunuz? Bunlar Allah katında bir olamazlar (müşriklerin batıl işleri ile Müminlerin müsbet amelleri eşit değildir). Allah zalimler topluluğuna hidâyet ihsan etmez.”[1]

Âyet-i kerimeden de anlaşılacağı üzere Mevlâ (Celle Celâlühü) müşrikleri sevmediğini buyuruyor. Onlar ise kendilerinin en iyi insan olduğu kanaatindeler.

Şeddad bin Evs (Radıyallahu Anh) diyor ki: Rasûl-ü Ekrem’i (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ağlar gördüm. Sebebini suâl ettiğimde Rasûl-ü Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Ümmetimin şirke düşmesinden korkuyorum. Gerçi onlar puta, güneşe, aya, taşa tapmazlar. Ancak amelleri ile riyakârlık yaparlar.”[2]

Bu bahsi Mevlâna Celaleddin-i Rûmî (Kuddise Sirruhu) daha değişik bir yönüyle alıp buyurur ki; “Bizim Mesnevimiz teklik dükkânıdır. Tek olan Allah’tan başka her neyi arıyorsan, o senin putundur.”

Öyle ise müşrikleri ayıplayıp da kendimizi tam ihlâslı tevhid dairesi içerisinde sanmayalım. İnsan bilmeyerek neler yapar, neler…

Halkın bir kısmı, bizim kardeşlerimizden memnun değiller. Fakat bu, onların ahlâk anlayışlarındaki farklılıktan ileri geliyor. Şöyle ki, bir kişinin şeriatsızlığına göz yumup kusuruna bakmamak, onu öyle kabul edip uyarmamak ahlâk sayılıyor. Şer‘i Şerîfi bildirmek “Çarşaf giy! Namaz kıl!” gibi emri bil maruf yapmak ahlâksızlık sayılıyor. Hazret-i Ömer (Radıyallahu Anh) ne güzel söylemiştir: “Benim doğru söylemem bana dost bırakmadı.”

“Ey yüce Peygamber! Kâfirlere karşı silahla münafıklara delil ve huccet getirerek muharebe et…”[3]

İşte bu âyet-i kerimenin tatbikine ahlâksızlık diyorlar. Molla Mahmud ne yapsın. Lakin hitaplar sert olmamalı, teşvik edici ve yumuşak konuşulmalıdır. Emr-i bi’l-ma‘rûf esnasında, bu hâl üzere olmak gerektiğine dair Mevlâ (Celle Celâlühü) buyurmaktadır ki:

“(Varın da) Ona yumuşak söz söyleyin, olur ki nasihat dinler yahut korkar.”[4]

Mevzumuza dönecek olursak âyet-i kerimede de müşahede olunduğu üzere sadece Allah’a (Celle Celâlühü) ve ahiret gününe iman yetmiyor. Bir üçüncü vasıf olarak cihâd etmek de lazımdır.

Cihâdın çeşitleri vardır. Bunların içerisinden en efdal olanı, emr-i bi’l-ma‘rûf nehy-i ani’l-münkerdir. Zira silah cihâdı, insan kaybettirir, emr-i bi’l-ma‘rûf cihadı ise insan yaşatır ve dine insan kazandırır, ölü ruhları diriltir, hayatı ebediyyeye kavuşturur.

Emr-i bi’l-ma‘rûf sizin elinizde. Kur’ân-ı Kerîm okuyor ve öğretiyorsunuz. Şeriatı muhafaza etmek şartı ile bir kişi de iki kişi de olsa buna devam edin. Din için yaptığınız hiçbir gayret, çalışma, uğraşı size zor gelmesin. Bakın Mecnun, sevgilisi Leyla ile olan muhabbetini nasıl izhar ediyor: “Eğer Leyla, aşkı uğruna, ölmeme razı oluyor ise. Leyla’nın razı olup istediği hoş geldi, sefa geldi.”

İnsan, sevdiğinden gelen bütün istekleri hatta ölümü arzulasa, onu dahi kabul ediyor. Ya Allah Teâlâ ve O’nun Habîbi aşkına neler yapmak lazım gelmez ki. Allah ve Rasûlüne; “Canımızı mı istiyorsunuz? Buyurun, malımızı mı istiyorsunuz? Buyurun” demek lazım gelmez mi?

En efdal cihâd, emr-i bi’l-ma‘rûf, nehy-i ani’l-münker idi. Bu ne ile mümkün olur? İlim ile. İlmin tahsil edildiği yerde medreselerdir. Öyleyse ilim okumak, okutmak, ilim okunması için yapılan maddî ve mânevî yardımlar, hepsi cihâd dairesi içine girer.

 

[1] Tevbe Sûresi, 19.
[2] İthâf, 8/264.
[3] Tevbe Sûresi, 73.
[4] Tâhâ Sûresi, 44.